Astral Seyahat

Gece üç buçuk sıraları. Bir türlü uyku tutmuyor. Tavanla göz göze geldiğimiz sırada birden aklıma lise yıllarımda okuduğum ve etkilendiğim T. Lompsang Pampa nın yazdığı, birbirinin devamı olan 3. Göz ve 2. Beden kitapları geldi. İnsanın uyuduğunda ruhunun bedeninden ayrıldığı, ruhun bedene göbeğinden bir bağla bağlı olduğu, bedenden uzaklaştıkça bu bağın inceldiği, kopması durumunda ruhun bedeni tekrar bulamayacağı, evrende kaybolacağı ve ölümün gerçekleşeceği ama bağ kopmaması durumunda ruhun zamandan ve mekandan kurtularak geleceğe gidebildiği ve geleceği bile yaşayabildiği, aslında dejavu olarak bildiğimiz ve hemen her insanın yaşadığı şeyin ruhun geleceği yaşaması olduğu,  dinimizin de Uyku ölümün yarısıdır/kardeşidir (şu an   hatırlamıyorum ama kitabı okuduğumda bazı alimlerimizin de bu şekilde yorumladığını öğrenmiştim) açıklamalarıyla ruhun bedenden ayrıldığı tezini kabul ettiğini düşündüğüm zamanları aklımda evirip çeviriyordum, sonra aniden;

Şimdiki yaşlarımdayım, çocukluğumun geçtiği Konya da ki müstakil evimizin önündeki sokaktayım. yanımda kimse yok, kendi kendime akşama plan yapmamam gerektiğini, akşam arkadaşlarımla buluşacağımı söyleyip duruyorum tekrar tekrar. Birden yanımda 4 kişi beliriyor, ilk görev yerim Kırşehir deyim, yanımdaki adamları tanımıyorum ama içinden bir ses bunların iş arkadaşlarım olduğunu söylüyor, adamlardan bana yakın olanı dini bir sohbet dinlemeye gideceğimizi, takip ediliyor olabileceğimizi, iki grup halinde ayrı ayrı gitmemiz gerektiğini söylüyor. ses çıkaramıyorum. tam gitmek üzereyken Rize de hafta da 2-3 kez top oynadığım Polis Ali abi bitiveriyor yanımda ve kolumu tutuyor. sizi takip ediyorduk ve arkadaşınızın üzerinden esrar çıktı, hepiniz göz altındasınız diyor. ben ne esrarı ne oluyor demeye kalmadan biz seni tanıyoruz abdullah merak etme seni kurtaracağız diyor. önce bir rahatlama geliyor ama hemen irkiliyorum, benim suçum ne ki beni kurtarıyor, bu bir tuzak diye geçiriyorum aklımdan. ahmet abi ilerde birine göz işareti yapıyor. ben bunun benim için iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlayamıyorum ve kendimden başkasına güvenmemeye karar veriyorum. 

Uyandım. Terlemiştim ve saat öğleden sonra ikiyi yirmi geçiyor. Rahatladım.

Bu bir astral seyahat miydi?

Sanmam. Kıçım açıkta kalmış olmalı.
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder