Sevdalinka - Ayşe Kulin


Tarihler 1992 yılını gösterdiğinde Avrupa'nın göbeğinde, herkesin gözü önünde bir millete sadece dinlerinden dolayı soykırım uygulanıyordu. Tarihler 1996 yılını gösterdiğinde  1.600' ü çocuk 10.600 Boşnak hayatını kaybetmişti.

Aslında Sevdalinka, Boşnakça'da aşk şarkıları anlamına gelir. Ancak Ayşe Kulin, yaşanan acıları belgesel netliğinde anlattığı romanına da bu ismi uygun görmüş. Zaten tüm insanlığın televizyonlardan canlı yayında izlediği soykırımın iç yüzünü, tüm gerçekliğiyle ama kurgusal karakterler üzerinden anlatarak ölümsüzleştirmiş. 

Romanda yaşanan olayların kronolojik sırası bulunmuyor. Hikayemiz gazeteci Nimeta'nın ailesi ve yasak aşkı etrafında şekillenirken savaş çanlarının sesi de giderek yükselmektedir. Sonra birden göz göre göre gelen savaş çanlarının umursanmadığı dönemlerden 1190 lara, Hırvatların, Sırpların ve Boşnakların kökenlerine iniveriyoruz. Aynı ırktan gelen ve sevdalarıyla iç içe geçmiş üç milleti anlamaya çalışıyoruz. Boşnakların müslüman oluş serüvenlerini ve inatçılıklarını öğreniyoruz. Tekrar 1992' li yıllara döndüğümüzde yazarın tüm çıplaklığı ve ayrıntılarıyla anlattığı, ihtiyarların gözü önünde tecavüz edilip öldürülen 4 yaşındaki çocukları, kendi mezarlarını kazmak zorunda olan gençleri okuyunca kan beynimize sıçrıyor. İnsan, insanlıktan çıkınca ne kadar da canavarlaşıveriyormuş meğer. 

Sevdalinka, soykırımın boyutunu anlamak isteyen herkesin okuması gereken bir kitap. 

Son söz olarak, tüm gücüyle ülkesini ve halkını savaşlardan uzak tutmaya çalışan, çiçekli bahçelerinde sevdalinkaların söylendiği bir ülke hayali kuran unutulmaz lider Aliya İzzetbeğoviç' i de rahmet ve saygıyla anıyorum.

Unutmayın, bu kitap okunacak...

Tarihler 1992 yılını gösterdiğinde Avrupa'nın göbeğinde, herkesin gözü önünde bir millete sadece dinlerinden dolayı soykırım uygul...

Yarı Yıl Raporu ( Mid-Year Book Freakout 2017)

Blog aleminde Mid Year Book Freak Out etkinliği varmış. Ben de bu sene esseve rin' in blogunda beni mimlemesiyle öğrendim. Aslında esseve blogunda etkinlik hakkında yeterli bilgiyi vermiş ama ben bu yazıdan başka bir yazıya gitmeye üşenirim diyenler için kısaca özetleyeyim. Etkinlik yıl ortasında yapılan ve 15 soru ile o yılın enlerini belirlemeye yarıyormuş. Şöyle ki blogunuza hasbelkader yolu düşen kitap severlere tavsiye listesi oluşturmak için mükemmel bir yol bence. Her ne şekilde olursa olsun kendine okuma listesi oluşturmak isteyenlere yol gösterebiliyorsak ne mutlu bize...



1- Şu ana kadar okuduğun en güzel kitap?

Karar vermekte çok zorlansam da tercihimi Alper Aksoy'un Kutlu Töre' sinden yana kullanıyorum. Kitapta bir Türk için örf, adet ve töre'nin ne kadar önemli olduğunu okurken, milliyetçilik duygularınız kabaracak ve özünüze dönme isteğiyle dolup taşacaksınız.

2- Şu ana kadar okuduğun en iyi devam kitabı?

Seri kitaplar ben de alerji yapıyor, okuyamıyorum. Cevap veremediğim için üzgünüm.

3- Okumak istediğin ama henüz okuyamadığın yeni çıkan bir kitap?

Yılmaz Vural'ın İnadım İnat kitabı. Aslında kitaptan çok beklentim yok ama ilginç bir karakterin tecrübelerini okumak hem eğlenceli hem de öğretici olacaktır. Özellikle futbol severler ne demek istediğimi çok iyi anlamıştır.

4- İkinci yarıda çıkmasını çok beklediğiniz bir kitap?

Yok.

5-  Sizi hayal kırıklığına uğratan bir kitap?

Buket Uzuner' den Balık İzlerinin Sesi kitabı. Çok kötü bir kitap olmamasına rağmen yazarın Kumral Ada Mavi Tuna kitabından fazlasıyla etkilenmem nedeniyle beklentimin altında kaldı. 

6- Sizi şaşırtan bir kitap?

Thomas Mann' ın bir Hint Efsanesini anlattığı Değişen Kafalar kitabı gayet güzeldi. Sorgulamaları ve paradokslarıyla fazlasıyla etkileyecektir.

7- Favori yeni yazarınız?

Yok

8- En yeni kurgusal aşkınız?

Yok

9- En yeni favori karakteriniz?

Michael Ende' nin Momo kitabındaki, kitaba ismini veren Momo karakteri. Masalsı bir çocuk kitabı gibi görünse de fazlasıyla ders verici, etkileyici bir karakter.

10- Sizi ağlatan kitap?

Biz ona ağlamak demeyelim ama Uğur Mumcu'nun, Gazi Paşa'ya Suikast kitabındaki anlatılara üzüldüm. 

11- Sizi mutlu eden kitap?

Ahmet Mithat Efendi'nin Felatun Bey ve Rakım Efendi kitabı eğlenceliydi. Tavsiye ederim.

12- En beğendiğiniz kitaptan uyarlanan film?

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

13- Bu yıl yazdığın favori kitap yorumun?

Yine Uğur Mumcu'nun Gazi Paşa'ya Suikast kitabı. Fazlasıyla etkilendim bu kitaptan.

14- Bu yıl satın aldığın en güzel kitap?

Sanırım Talat ve Fitnatın Aşkı

15- Yıl sonuna kadar neleri okumak istiyorsun?

Okuyabilirmiyim bilmiyorum ama Kazım Karabekir' in kendi yazdığı Hayatım ile İttihat ve Terakki kitaplarını merak ediyorum.

Yalnız soruları cevaplarken zorlandığımı hissettim. Kim hazırladıysa saygıyla selamlıyorum.

Sevgiler...

Blog aleminde Mid Year Book Freak Out etkinliği varmış. Ben de bu sene esseve rin' in blogunda beni mimlemesiyle öğrendim. Aslında es...

Değişen Kafalar - Thomas Mann

İlk kez bir Hint Efsanesi okuyorum. Olaylar biraz sapkınca, duygularsa olabildiğince gururlu, pişmanlıklar içten ama her şey kaldığı yerden...  Gelin isterseniz üç arkadaşın kafa karıştıran efsanesine bir göz atalım.


Brahmanların yani soylu bir tüccar ailesinin oğludur Şridaman.  Nana ise Şridaman' a göre kast sisteminde daha alttadır ve bir demircinin oğludur. Hindistan'daki kast sisteminin aralarını bozamadığı iki dosttan bahsediyoruz. Bu arada okurumuz Şridaman'ı olabildiğince güzel yüzlü ama çelimsiz, yağlı ve biçimsiz vücutlu, aynı zamanda bilgili biri olarak, Nana' yı ise sivri burunlu ve biçimsiz yüzlü ancak her kadının hayal edeceği kaslı ve güçlü vücuda sahip biri olarak hayal etmelidir. 

Bu iki dost bir gün göl kenarında dinlenirken güzeller güzeli Şita'yı gölde yıkanırken görürler. Fazla uzatmayalım. Nana' da Şita'yı sevmesine rağmen Şridaman ile Şita'nın evlenmesine öncülük eder hatta her şeyi yapar. 

Aradan bir yıl kadar geçmiştir. Şita hamiledir ve ailesini görmek istemektedir. Şita'nın yetiştiği köye gitmek için Şridaman, Nana ve Şita uzun bir yola çıkar. Arabayı kullanan Nana yolu bilerek uzatmış bunu fark eden Şridaman ve Şita ise bu duruma sessiz kalmıştır. Yolda gördükleri bir tapınakta Şridaman dua etmek istediğini söyleyerek diğer ikilinin yanından ayrılır. Tapınakta dua ederken dostu ile sevgilisinin arasına girdiğini ve bu nedenle sevenlerin kavuşamadığını düşünerek eline aldığı bıçakla kendi boğazını keser. Bir insan kendi kafasını koparacak kadar nasıl kesebilir diye düşünebilir hatta inanmayabilirsiniz ama sevgi böyle bir şeydir işte. Dostunun geciktiğini düşünen Nana' da tapınağa gider ve korkunç manzarayla karşılaşır. Dostunun kafası kopmuş bedeni oracıkta kanlar içinde yatmaktadır. Nana, dostunun iki sevgiliyi rahat bırakmak için aralarından ayrıldığını anlar aynı vicdan hesabı ve sevgi gücüyle o da kendi kafasını keser. Endişelenen Şita' da ikilinin ardından tapınağa girer ve korkunç manzara karşısında bayılır. Kendine geldiğinde sevdiği iki kişinin yokluğunda yaşamanın anlamsızlığına hükmeder ve intihar etmeye karar verir. Ancak bu üzüntüye dayanamayan Karanlıklar Kraliçesi Kali, Şita'ya bir şans verir. Buna göre Şita kopan başları yerine yapıştırdıktan sonra bazı dini ritüelleri yerine getirmelidir. Şita iki sevgilisini tekrar hayata döndürmek için acele eder ancak bedenlerle başları karıştırmıştır. Şridaman'ın başını Nana'nın bedenine, Nana'nın başını ise Şridaman'ın bedenine yapıştırmıştır. 

Şridaman artık hem güzel yüzlü hem de atletik vücutlu olmuştur ve Şita'nın eşi olduğunu düşünmektedir.. Ancak Nana' da Şita'nın karnındaki çocuğun kendi bedeninden olduğunu yani Şita'nın eşinin kendisi olduğunu iddia etmektedir. Artık kimin Şridaman kimin Nana olduğuna karar vermek gerekecektir. Uzatmayalım. Bir bilgeye sorarlar. Bilge başın insan bedenindeki en önemli organ olduğuna ve başa göre karar verilmesi gerektiğine hükmeder. Sahi siz okurlar, başı aynı olan bir dostunuzun bedeni değişse anlayabilirmiydiniz yoksa sen kilo almışsın deyip geçermiydiniz? Ya da hatırlamaya çalıştığınız birinin neresine odaklanırdınız?

Şita artık hem güzel yüzlü hem de kaslı bir eşe sahip olmuştur. Ancak değişen kafalarla bedenlerin yaşam alışkanlıkları kaldığı yerden devam etmiştir. Böylece demirciliğe devam eden Nana'nın vücudu kaslanmaya, Şridaman' ın ki ise yağlanmaya başlar. Gel zaman git zaman Şita eski dostunun hasretine dayanamaz ve Nana'nın yanına gider. Şridaman' da haberi duyar duymaz Şita'nın peşine düşer. Üç eski dost tekrar buluşur. Burada erkekler bir kadını paylaşamayacaklarını, kadın ise aynı anda iki erkeğin olamayacağını fark eder. Ve o kararı verirler... 

Thomas Mann'ı ilk kez bu kitabıyla tanıdım. Okuruyla kurduğu empati, anlatımındaki dil ve üslubu fazlasıyla etkileyiciydi. Nobel edebiyat ödüllü yazarın kitabını okumaktan mutluluk duyacaksınız.

Keyifli okumalar.

İlk kez bir Hint Efsanesi okuyorum. Olaylar biraz sapkınca, duygularsa olabildiğince gururlu, pişmanlıklar içten ama her şey kaldığı yerde...

Gazi Paşaya Suikast - Uğur Mumcu

Her devrim kendi çocuklarını yer önce...

İstiklal harbi bitmiş yeni bir devlet kurulmuştur. Cumhuriyetin temelleri yerli yerine oturtulmaya çalışılmaktadır. Gazi Paşa Cumhurbaşkanı, İsmet Paşa ise Başbakandır. Gazi Paşa 14 Haziran 1926 tarihinde İzmir'e seyahat planlamaktadır. Ancak İzmir valisi Kazım Bey'in Gazi Paşa'ya çektiği telgrafla suikasttan haberdar eder ve seyahatin ertelenmesini sağlar.


Plana göre suikast İzmir'in Kemeraltı semtinde yapılacaktır. Yoldan geçmekte olan Gazi Paşanın otomobiline, Lazistan Milletvekilliği ve İstiklal Mahkemesi üyeliği yapan Ziya Hurşit Bey'in kaldığı Gaffarzade oteli ile Gürcü Yusuf ve Laz İsmail'in bulunduğu otelin berber dükkanından bomba ve ateş edilecek, sonrasında ise suikastçılar yan sokakta otomobilde bekleyecek olan Çopur Hilmi ve Giritli Şevki tarafından kaçırılarak sakız adasına götürülecektir. Bu plan Giritli Şevki'nin 15 Haziran 1926' da yazdığı ihbar mektubuyla deşifre olur. Suikastta yer alacak kişiler ivedilikle yakalanır. 

Olayı yargılamak üzere Ankara'dan İzmir'e hareket edecek olan İstiklal Mahkemesi, 8 ay kadar önce kapatılan tüm Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası milletvekillerinin tutuklanmasına karar verir. Bunun üzerine istiklal harbinde üstün hizmetleri bulunan Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Cafer Tayyar Paşa, Bekir Sami Bey, Rüştü Paşa, Refet Paşa ve Cavid Bey tutuklanır. İsmet paşa iki eski dostun arasında kalmıştır. İstiklal Mahkemesi kararının milletvekili dokunulmazlığına aykırı olduğunu ileri sürerek Kazım Karabekir Paşa'yı serbest bıraktırır. Ancak Gazi Paşa buna sinirlenerek İsmet Paşa'ya gönderdiği telgrafta paşaların tutuklanmasının önemli olduğunu vurgular. İsmet Paşa ise eski dostunun mahkemede suçsuz olduğunun kanıtlanacağından emin olduğunu söyleyerek Kazım Karabekir Paşa' nın tekrar tutuklanmasına göz yumar. Planın öğrenilmesinden hemen sonra tutuklanan Sarı Efe Edip Bey'in ifadesinde, suikastın Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası merkezinde planlandığını söylemesiyle olay İttihat ve Terakkiperverciler ile Kuvay-i Milliyecilerin hesaplaşmasına dönüşür. Böylece devrimde hak iddia eden bir çok kişi tasviye edilir.



Burada önemli bir dipnotu da paylaşmalıyız. İstiklal Mahkemeleri tamamen mahkeme heyetinin KANAATİNE göre karar verecektir. Bu kanaat, önce 10 yıl hapse mahkum ettiği iki kişinin itirazı üzerine idam edilmelerine neden olacaktır. 

Yargılama sonucunda paşalar beraat ederken 13 kişi idama mahkum edilir. Gazi paşa bu davadan sonra eski silah arkadaşlarının tekrar gönlünü almaya çalışır ve Çankaya köşküne davet eder. Tüm kırgınlığına rağmen davete katılan Kazım Karabekir Paşa'nın erken ayrılacağı Gazi Paşa'ya söylenmez. Kazım Karabekir'in kendisiyle görüşmeden ayrıldığını öğrenen Gazi Paşa'da kırılır. Daha sonrasındaysa Kazım Karabekir'in İstiklal Harbimizin Esasları yazı dizisi nedeniyle aralarındaki ipler yine gerilir. Kasım 1938'de Gazi Paşa tekrar Kazım Karabekir'i görmek ister ama bu istek hiç bir zaman Kazım Karabekir Paşaya iletilmez.


Davanın sonuçlarını, suçlamaları, savunmaları ve idam mahkumlarının son sözlerini ayrıntılarıyla okumak ve kaynakçalarıyla birlikte araştırmak isterseniz kitabı mutlaka okumalısınız. Hala tam olarak aydınlanamaması ve tartışmalı kararlarıyla yakın tarihimize damga vuran olayı güvenilir bir kaynaktan okumak isteyenler için başucu kitabı niteliğinde.



Keyifli okumalar...   

Her devrim kendi çocuklarını yer önce... İstiklal harbi bitmiş yeni bir devlet kurulmuştur. Cumhuriyetin temelleri yerli yerine oturtul...

Mim - Elimin Gitmediği Kitaplar



KİTAP GÜNEŞİM taaa uzun bir süre önce yaptığı mimde beni de mimlemişti. Ancak yaşam şartları insana ertelemeyi öğretiyor bazen. Neyse, gel zaman git zaman mimi cevaplamak bu güne kaldı. Kusura bakmasın.

Mim adından da anlaşılacağı üzere okumakta zorlandığımız kitapları açıklamamızı istiyor. Ama ben küçük bir değişiklik yaparak okumakta zorlandığım türleri açıklayayım.

SERİ KİTAPLAR : Açlık Oyunları, Taht Oyunları, Alacakaranlık ya da Grinin Elli Tonu. Adı ne olursa olsun, istediği kadar best sellerden düşmesin başlayamıyorum. Ben de birine başlayınca diğerlerini de okumak ZORUNDAYMIŞIM hissi oluşturuyor. Kendimi ödev yapıyormuş gibi hissediyorum. Bir kaç denemem oldu ama ilk kitapta kaldı.

ŞİİR KİTAPLARI: Yav şiir dediğiniz fon müziği eşliğinde dinlenir, youtube videolarında izlenebilir, güzel kartpostalların ya da resimlerin üzerine yazılarak paylaşılabilir ama kitap olarak okunmaaazz. Sahi siz nasıl okuyorsunuz?

FOTO ROMANLAR: Basıldıklarından bile haberim yoktu. Bir zamanlar gazetelerde görürdüm ve herhalde insanlara okuma alışkanlığı kazandırmak için romanları görselleştiriyorlar diye düşünürdüm. Ama kardeşim geçen bir blogda foto roman eleştirisi gördüm kendimden utandım. Resimle yazının uyumundan tutun konuşma baloncuğunun büyüklüğüne, bu büyüklüğün romanın orijinaline sadık kalıp kalmadığına... daha neler neler. Bir ara almayı bile düşündüm ama ülkemiz bu konuda yetersizmiş ve romanlar biraz pahalıymış anladığım kadarıyla. Anlayacağınız öylece kaldı yani.

Son söz olarak; siz bana bakmayın, ne bulursanız okuyun...

Sevgiler...

KİTAP GÜNEŞİM  taaa uzun bir süre önce yaptığı mimde beni de mimlemişti. Ancak yaşam şartları insana ertelemeyi öğretiyor bazen. Ney...