Hiç Kimse Sıradan Değildir

Roman okuyarak rahatlamak istediğim bir dönemde kitapçının önünden geçerken, ön araştırma yapmadan rastgele seçtiğim bir kitap. Orjinal adı I am The Messenger (Ben Elçisiyim). Çevirmen içeriğine uygun olarak Hiç Kimse Sıradan Değildir ismiyle Türkçe ye kazandırmış.

Edward Kennedy kısaca Ed 19 yaşında bir taksi şöförüdür. En büyük eğlencesi  Marv, Audrey ve Ritchie ile birlikte kağıt oynamaktır. Bir gün tesadüfen bulunduğu bankada acemi bir banka soyguncusunun yakalanmasına şahit olur ama basın onu banka soyguncusunu yakalayan genç olarak lanse eder. Bu olaydan kısa bir süre sonra Ed posta kutusunda üzerinde üç adres bulunan bir iskambil kağıdı bulur. Zor da olsa adresleri kontrol etmeye karar verir. İlk adreste iri yarı bir adamın her akşam evinde bir kadına oldukça kaba bir şekilde tecavüz ettiğini, evde bulunan küçük kızın buna çok üzüldüğünü, ikinci adreste yaşlı bir kadının her gün yalnız başına evinde oturuşunu, üçüncü adreste yalın ayak koşan genç bir kızı görür. İlk adresteki kaba adamı posta kutusuna konan bir tabanca ile tehdit ederek kaçırır, ikinci adresteki yaşlı kadının yıllar önce hayatını kaybeden aşkı Jimmy yerine geçerek kadının dert ortağı olur... Ed için iskambil kağıtlarındaki görevler tamamlandıkça posta kutusunda yeni adresler, yeni görevler gelmektedir. Son gelen adres ise kendi evi olacaktır. Bu kartları göndereni banka soygunuyla ilişkilendirilerek sürpriz bir son yazılmaya çalışılmış.

Ed gibi sıradan bir insanın bile, isterse çevresindeki insanların hayatına yaptığı küçük dokunuşlar ve bu dokunuşların doğurduğu sonuçlarla bir çok insanın hayatını etkileyebileceği gösterilmek istenmiş. Benim içinse istenirse ve doğru yöntemle her insanın kalbine girilebildiğidir. Mesela  Ed birbirinden öldüresiye nefret eden iki kardeş için küçük kardeşi bir köşede sıkıştırıp güzelce pataklamış, daha sonra da abisine telefon açarak kardeşinin yerini söylemiştir. Bunun üzerine birleşen iki kardeş ve arkadaşları Ed i bir güzel pataklamıştır. Bir papaza yardım etmek içinse Pazar ayininde bedava bira reklamıyla herkesi kiliseye doldurmuştur. daha sonraki görevinde annesinin kendisinden neden nefret ettiğini öğrenmiştir...

Okunabilecek güzel bir roman. Tavsiye ederim...
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder