Sonu Olmayan Kitap; Fi

Fi aslında güzelliğin geometrik ve sayısal olarak ifade edildiği bir oran bağlantısı. Taa eskilerde Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedilerek mimari ve sanatta kullanılırmış. Tam olarak 1,618033988749894...  sayısıdır. Özetle "Altın Oran" olarak bildiğimiz bu orana uyarak yapılan her şey göze güzel görünüyormuş.

Yazarımız fi oranıyla baş karakterimiz üzerinden farkındalığa ulaşıyor. Bu konuda da oldukça iddialı. Kitabın herkes için yazılmadığını söylerken bakın nasıl bir tespitte bulunuyor.

Bu kitap herkes için yazılmadı. Farkındalığın ne kadar önemli olduğunu, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, (.............) asıl değerli olanın bizim için önemsizleştirilmeye çalışıldığını fark etmiş ya da fark etmeye hazır herkes için yazıldı, gerisiyse hikaye.


Bir hayli kalın olmasına rağmen romanda geçen hiç bir karakterin hikayesi tam olarak bitmiyor. Roman bittiğinde "eee noldu şimdi" şaşkınlığı yaşayabilirsiniz. Bu durum benim cahilliğimden, ilk kez böyle bir romanla karşılaşıyor olmamdan yada her izlediğim film-dizide bir son görmeye alışmış olmamdan da kaynaklanıyor olabilir.Romanın üçlemenin bir parçası olduğu düşünülürse, belki de Çi isimli üçlemenin diğer kitabı bunun devamıdır ve bir sonuca ulaşılıyordur. Şimdilik bilemiyorum. 

Bu kitabın içeriğiyle de bloğumda yer almasını istiyorum değerli okuyucu. Eğer kitabı daha okumadıysanız ve okumayı düşünüyorsanız burada durmalısınız. Yoo.. hayır kovmuyorum sizi ama işin sürprizi kaçmasın :) 

Can Manay. Kitabımızın baş karakteri. Ünlü bir psikolog, psikoloji üzerine talk show tarzı bir programın modaratörlüğünü yapıyor. Programı reyting rekorları kırıyor.  Fi orantısına hayatının her alanında dikkat ediyor. Elde etmek istediği her şeyi kolayca elde ediyor. Ta ki birlikte olmak istediği kadınlarla gözden uzak olmak için bir ev kiralamak için gittiği eve komşu evin bahçesinde dans ederken gördüğü Duru'ya rastlayana kadar. Deniz'in sevgilisi olan Duru' yu elde etmek için kariyerini bitirme pahasına da olsa her yolu dener. Can Manay' ın  Duru'ya olan aşkı kendisinden bile büyüktür ve saplantıya dönüşmüştür artık. Son bölümde kitap Can Manay ile Duru'nun sevişme sahnesiyle son buluyor. Yazar bu ilişkinin bir kaç ay daha devam ettiğini söyleyerek bırakıyor. Can Manayla Duru sevgili mi oldu yoksa geçici bir heves yada farklı bir heyecan mı? 

Duru. Konservatuvarda balerin bir öğrenci. Çok güzel bir kız ve Deniz'in sevgilisi. Dansıyla herkesi etkileyebiliyor. Başlarda Denizle mutlu bir hayatı var ama sonlara doğru Deniz'in kendisine olan ilgisizliğinden rahatsız oluyor. Uzun süre Can Manay' ın kendisine olan ilgisinden rahatsız oluyor. Kendisini uzak tutmaya çalışıyor ama içindeki merak sonunda kendisini Can Manay' ın yatağında bulmasına neden oluyor. Acaba bundan sonra Canla mı yaşayacak?

Deniz. Çok yetenekli bir müzisyen ve konservatuvarda öğretim görevlisi. Yaptığı her bestenin kendisinden bir parça götürdüğünü düşünüyor ve uyuşturucu kullanıyor. Duru'ya tutkuyla bağlı. Can Manay'ın Duru'ya olan ilgisini roman boyunca fark etmiyor. Can Manay'ın Duru'ya yakınlaşmak için kendisinin sanat merkezi projesiyle ilgilendiğini anlayamıyor. Tüm enerjisini bu projeye ve okulun mezuniyet gösterisine harcıyor. Can Manay bu projenin başlamasını geciktirmek için oyalama taktiği uyguluyor. Asistanı Bilge' yi de Denizle çalışması için görevlendiriyor. Proje bitiyor mu? Canla Duru'nun ilişkisini öğreniyor mu? 

Ada. Deniz'in konservatuvardan öğrencisi ve onu çok seviyor. Güzel bir kız olmadığı için nerdeyse kimsenin dikkatini çekmiyor. Biri hariç. Aynı konservatuvarda balet olan Göksel'in tutkuyla sevdiği kız. Tüm yaylı çalgıları çalabiliyor. Silik karakterlerden biri. 

Özge. Magazin basınında çalışan bir gazetecidir. Can Manay' ın final programında sormaması gereken bir soruyu sorduğu için neredeyse afaroz edilir. Can' ın yıllaaar önce akıl hastanesinde yattığına dair ip ucu bulmuştur. Can' ın rakiplerinden Sadık'ın gizli desteğiyle "Darbe" isimli bir magazin dergisi çıkarır. Ancak dergi ilk sayısında gizli eller tarafından dağıtımı engellenerek batmaya zorlanır. Yine de Özge savaşmaya devam edecek gibi duruyor. Havada kalan karakterlerden biri

Bilge. Romanın en aklı başında kızı. Can'ın psikoloji öğrencisi. Tam bir inek. Arkadaşlarının ödevlerini yaparak geçimini sağlıyor. Daha sonra Can' ın asistanı oluyor. Sanat merkezi konusunda Deniz le çalışması istendiğinde psikoloji eğitimi almış birinin sanat merkezi inşaasında çalışmasını anlamlandıramıyor. Ancak çalışmaya başladıkça Can'ın asıl amacını sezinliyor.

Roman olarak iddialı olduğu kadar etkileyici olmasa da altı çizilecek bir çok cümle bulacağınızdan eminim. Keyifli okumalar...

Fi aslında güzelliğin geometrik ve sayısal olarak ifade edildiği bir oran bağlantısı. Taa eskilerde Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından ke...

O Adam Buraya Gelecek miş !!!

Kitabın arkasında "Bloggerin atası" yazarda o kitap alınmaz mı? Hem kim merak etmez ki, ataları kimlermiş, neler yapmış? Kesinlikle kendinden sonraki nesilleri de düşünmüş, onlara bir yol haritası çizmiş olmalı. Ee ata olmak öyle kolay değil azizim, miras bekler gelecek nesiller... Miras deyince aklına para mal mülk gelmesin sevgili okuyucu, güzel bir öğütten daha güzel miras mı olur? Bak Şeyh Edebalı'ya, hala sosyal medya da paylaşım rekorları kırıyor öğütleri... İşin latife kısmıydı buraya kadar. (Sosyal medyada oldukça aktif  olan yazarımız Pucca olurda burayı görürse kızmasın) 



Ön yargılarım bana, kitapta eski bir blogger in "artık ben oldum çıkışıyla" kitap yazma ve başarısını (!) nelere borçlu olduğunu benim gibi amatörlere cafcaflı cümlelerle anlatacak diyordu. Kitabı aldıktan sonra merakla şöyle bir karıştırdım. En çok takipçili bloggerimiz artık günlüklerini kitap halinde yazıyormuş ve bu günlüğü de 5. kitabıymış. Hemde en çok satanlar rafında. Dur, daha bitmedi. Günlüklerinden ilham alınarak hayatı filme aktarılmış. Yaa hemde Büşra Pekin'le Murat Boz oynamış...

Kitap umduğum gibi çıkmadı. Tam anlamıyla bir günlük. Sanki kimseye okutmak gibi bir düşüncesi olmadan içinden geldiği gibi yazmış, sonra nasıl olduysa insanların eline geçmiş gibi. Futursuzca, kimseyi takmadan, ne yaşadıysa abartarak ta olsa aktarmış kağıda. Bir yerde tanıştığı gece adamın birini yatağa atışını, adamın üzerinde tavşan gibi sekişini anlatırken, başka bir sayfada eğlenmeye çalışan ev arkadaşlarını polise ihbar edişinin ayrıntılarını veriyor.  Ama en çok kötü çıktığı bir fotoğrafı sosyal medyada paylaşan bir arkadaşından intikam almak için, o kızın tüm kötü fotoğraflarını sosyal medyaya yaydığı bölüme bittim. Ha birde site yönetimine söylediği yalan... Şeytan bile şoktadır eminim...

Kitap eğlenceli gibi dursa da altta yatan acıyı ve yalnızlığı hissettiriyor. Kendi deyimiyle "Yaşarken hiç komik değildi"  işin özeti aslında...


Kitabın arkasında "Bloggerin atası" yazarda o kitap alınmaz mı? Hem kim merak etmez ki, ataları kimlermiş, neler yapmış? Kesinli...